her dilde kan rengindedir ayrılık!

gitmek ve gelmek üzerine kurulu olan hayatlarda, gelmeyi bilen gitmesini de bilir kuşkusuz!
gelirken ne kadar incelikli ve içtense, giderken de o kadar incelikli olmak zorundadır...
incitmemelidir!
gitmelidir ve zaten kapıları tutulmamıştır şehrin!
gittiğin yerlerde tam olarak bilmesen de ne olduğunu, bildiğin şeylerde vardır oralara dair...
her adımında baharın o canlı renkleri geride kalır...
bütün renklerin en mat hali seni bekler orada...
gitmek ölgündür, ölmektir!
gitmek öldürmektir biraz!
orada her şey yavaş yavaş yitirir sıcaklığını...
bedeni yeni soğuyan bir maktul gibidir bütün anılar...
dokunuşlar anlam yitirir orada...
ses unutulur…
yazarken kağıt kullanmayı tercih etmediğin yazılar kalır geriye...
ve o yazıları yazdığın yürek başka bir zamanda, başka bir aşka vurmaya başladığında -ne yazık ki onlara- o yazdığın yazılar da yitirecektir anlamını!
seni seviyorum sözcüğünü ilk duyduğunda yaşadığın o sıcaklığı sonrasında gelen seni seviyorum soğutur biraz...
ne kadar değişmesin istesen de, önüne geçemezsin bunun!
ilk ve son kez söylenmişse seni seviyorum her şeyi unutan bellek ne yazık ki silemez bunu bir ömür...
yüzünde ki kederi illüzyonlu aynalar bile saklayamaz!
kimse kaygılanmasın istersin senin için, sorulardan uzak durmak istersin
en çokta neyin var sorusu acıtır canını!
en çok ta bu yüzden yalancı bir yüze ihtiyaç duyarsın...
aldatmak istersin bütün sevdiklerini…
herkesten saklarsın yaranı…
kimse bilmese de sen bilirsin, bildiğin ve bilmediğin bütün dillerde aynı söylenir ayrılık...
çünkü ayrılık sözcüklerden beslenmez...
o büyüttüğün düşlerin damarlarını keser…
ve bu yüzden her dilde kan rengindedir ayrılık!

0 yorum: