ölürsem annem ağlar...
hakkaniyetliyim haksızlık edemem kimseye
sevdiklerim ağlar, hem de yalansız ağlar...
üzerin de morlar, allar, ben ölürsem dağlar ağlar...
küçük bildiğim, küçüklüğüne kandığım sen ağlarsın...
geçiyorum gecenin çağla rengi gözlerinden,
gül kokulu şafağında diş izlerim, ben ölürsem güneş ağlar...
kibire kandım bugün, egomu sevdim, kendimle seviştim...
çay içtim ve şekersiz kahve...
sanrılarımı kanırtıp kanı yaptım onlardan...
kendi kanıma aldandım....
gelirsin diye bekledim,
beklediğimen başka bir beklemek düşledim...
sigarasız kaldım, arandım bir müddet...
arandım kaçak bir komünist gibi...
kendimden saklandım, kendime hiçbir şey saklamadım...
ve oturup hiç utanmadan kendi ölümüme ağladım...
ben ölürsem annem ağlar...
soğur bedenim,
esmer yüzüm sarıya çalar...
insanın dostu olacak sevgilim,
uzak şehirlerde olsa da aynı şeyleri düşlediği
ve uğruna herşeyden geçebildiği....
yakup'un sözü var, elleriyle kefenleyecek beni....
bülent başucumda konuşacak...
bencilim başka bir ölüme tanıklık etmek istemeyecek kadar...
ben ölürsem güzel olsun diye el verdiğim yarın ağlar...
bu yüzden ölmeyeceğim sevgilim...
olur da tutamazsam sözümü deva bulamadığın o gamzeye gömün beni...
deva bulamadığın o gamzeye gömün beni
Gönderen uyumayan zaman: 15:34
Etiketler: İsmail doğan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder